KALP VE CİNSELLİK
Cinsel aktivite ile ilgili sorunlar, kalp damar hastalığı olan hasta grubunun önemli bir kısmını etkilemektedir. Özellikle geçirilen kalp hastalıklarından ve tedavi amaçlı girişimlerden sonra cinsel aktiviteye yeniden başlamadaki tereddütler ve iktidarsızlığa bağlı sorunlar bu problemlerin başında gelmektedir.
Cinsel Etkinlikte Azalma Neden Olur?
Kalp hastalarının büyük bir çoğunluğu normal cinsel aktivitelerine geri dönememektedirler. Bu sorunu yaratan faktörler arasında kalp hastalığı şikayetlerinin ruhsal etkisine bağlı cinsel isteğin azalması, cinsel isteğin normal olmasına rağmen korku nedeniyle cinsel ilişkiden kaçınma, depresyon, cinsel aktivitedeki yaşa bağlı değişiklikler, ilaçlara bağlı iktidarsızlık, risk faktörlerine (diabet ve hiperlipidemi gibi) bağlı penisteki damarsal problemler sayılabilir. Bu faktörlerin tek başına veya değişik şekillerde bir arada bulunması, cinsel bozukluğun ortaya çıkmasına yol açabilir.
Hastaların yalnızca çok az bir kısmında seksüel aktiviteyi kısıtlayan özel bir kalbe bağlı neden vardır. Bu nedenle, hastaların bilgilendirilmesinde ve yaşam kalitesinin artırılmasında kalp hastalıkları uzmanlarına önemli görevler düşmektedir. Erkeklerde yaşla birlikte daha az kendiliğinden ve sertleşmenin daha az olması, sertleşmeye ulaşmak için daha fazla uyaran gerekmesi, boşalmanın daha zayıf olması, ikinci sertleşmenin sürenin uzaması gibi değişiklikler ortaya çıkabilir. Bu değişikliklerin başlaması kalp hastalığın ortaya çıkması ile aynı zamana rastlayabilir ve hasta tarafından yanlış algılanabilir. Hekimin bu konuda hastayı bilgilendirmesi, yaşa bağlı bozuklukların gereksiz yere daha derinleşmesini önleyecektir.
Hangi Kalp Hastalıklarında Cinsel İsteksizlik Fazladır?
Kalp hastalıkların da cinsel yaşam üzerine olumsuz etkileri görülebilmektedir. Kalp krizi sonrasında hastaların yaklaşık yüzde 25’i cinsel aktiviteyi bırakmakta, ancak bunların büyük çoğunluğu istek duysalar tekrar bu aktivitelerine geri dönebileceklerini belirtmektedirler. Göğüs ağrısı olmayan hastalarda ise cinsel yaşamı olumsuz etkilenenlerin oranı daha azdır.
Cinsel aktivitedeki en dramatik bozukluk kalp yetersizliği hastalarında görülmekte olup, hastaların yaklaşık yüzde 70’inde belirgin azalma veya tamamen bırakma görülmektedir. Bu düşüşte kalp fonksiyonlardaki bozulmanın mı yoksa istekteki azalmanın mı daha fazla önem taşıdığı tam olarak bilinmemektedir.
Kalp hastalıklarına yönelik tedavisel girişimler de cinsel yaşam üzerine değişik etkiler gösterebilmektedir. Bypass ameliyatı sonrasında hastaların yüzde 36’sında cinsel aktivitede azalma, yüzde 8’inde tamamen bırakma, yüzde 12’sinde ise artış gözlenmektedir. Balon uygulanan hastalarda erken dönemde daha az etkilenme olmakla birlikte, geç dönemde cinsel aktivitedeki azalma bypass yapılanlara benzemektedir.
Kalp nakli sonrası hastaların yüzde 29’unda cinsel aktivitede artış olurken, yüzde 23’ünde azalma görülmektedir. Kalıcı kalp pili takılan hastaların yüzde 8’inde cinsel aktivitede azalma olurken, ICD yani şoklama yapan pil takılan hastaların yüzde 41’inde cinsel yaşamda bozulma bildirilmektedir.
Psikolojik Yönü?
Kalp damar hastalığının veya tedavi amaçlı girişimlerin hastada yarattığı endişe veya değersizlik, işe yaramazlık şeklindeki psikolojik yanıt da seksüel işlevsizliğin gelişmesinde önemli rol oynayabilmektedir. Bu nedenle hastayı tedavi eden hekim, hastanın fizyolojik düzelmesinin yanında psikolojik düzelmesine de katkıda bulunmalıdır.
Sorunun Çözülmesinde Neler Yapılabilir?
İlk basamak, hasta ile konuşarak endişelerini gidermek olmalıdır. Daha sonra hasta ve eşi egzersiz, diyet, sigarayı bırakma, kilo verme ve cinsel yaşamla ilgili danışmanlık konularını içeren geniş kapsamlı bir kalp ve cinsel gelişme programına alınmalıdır. Cinsel gelişme programı şu unsurları içermelidir (aşağıda belirtilen unsurlar kalp hastalığı olan her iki cinsiyet için de geçerlidir):
1) Cinsel aktiviteye tekrar başlanılması:
Cinsel gelişme programı her birey için ayrı olarak düzenlenmelidir. Örneğin kalp krizi geçirmiş bir hastada kalp kasılması, efor ile göğüs ağrısı veya nefes darlığı olup olmaması gibi faktörler göz önüne alınmalıdır. Genelde hastanın kalp krizi sonrası ilk 2 hafta içinde cinsel aktiviteye başlamaması önerilmektedir. Hasta kendini iyi hissettiği zamanlar olan 3 – 6 hafta sonra başlanılması daha güvenlidir.
Hastada cinsel eylemin kalbi yorucu bir aktivite olduğu ve kalp krizini tekrar tetikleyebileceği endişesi bulunduğundan çeşitli örnekler verilerek bu endişe giderilmeye çalışılmalıdır. Örneği, seksüel aktivitenin 2 kat merdiven çıkmakla eşdeğer bir iş olduğu ve bunu yapabilen bir kişide cinsel eylemin bir risk taşımayacağı belirtilebilir.
2) Tedavide kullanılan ilaçların yan etkilerinin izlemi:
Tedavi amaçlı kullanılan ilaçların birçoğu beyindeki hormonların kontrolündeki etkileri nedeniyle veya sertleşmenin damarsal kontrolü üzerindeki etkileri ile iktidarsızlığa neden olabilirler. Beyindeki hormonal düzeni etkileyen antipsikotik, antidepresan ve antihipertansif ilaçların bir bölümü iktidarsızlığa yol açabilir.
Özellikle kalp hastalıklarında ve hipertansiyonda kullanılan beta-brokerlerin ( Beloc zoc, saneloc, concor, nortan, vasoxen, nexivol vb ) geçici iktidarsızlığa neden olabilecekleri unutulmamalıdır. Böyle bir durumla karşılaşan hastaların doktorlarına danışmadan ilaçlarını bırakmaları sakıcalı olabilir, mutlaka kardiyoloji uzmanına danışılarak ilacın bırakılması veya değiştirilmesi daha uygun olacaktır.
ayrıca sildenafil vb (viagra-cialis-levitra) cinsel istek arttırıcı ve sertleşme düzeltici ilaçların kullanımı mutlaka doktor kontrolünde olmalıdır.
3) Çiftlerin bilgilendirilmesi:
Hastada cinsel eylemin yapılacağı yer, zaman, kişi ve pozisyon ile ilgili tereddütler bulunabilir. Bu konudaki veriler sınırlı olmakla beraber; genel olarak, olağan dışı bir yerde veya değişik bir partner ile gerçekleştirilen eylemin normalden daha fazla strese yol açacağı ve kalbin oksijen tüketiminin artacağı, bunların sonucunda da kalbe bağlı bir olayın tetiklenebileceği düşünülmekte ve bu tür ilişkilerden kaçınılması önerilmektedir. Cinsel ilişki sırasında alt-üst gibi iş yükünü artıran pozisyonlar yerine eşlerin yan yana olacağı daha rahat pozisyonların tercih edilmesi kalbin iş yükünü azaltabilir.
Cinsel eylemden önce hastalar iyice dinlenmiş olmalıdır. Ön sevişme döneminin uzun tutulması hastanın heyecanının azalması ve adaptasyonu açısından yararlı olabilir. İlişkinin 1 – 3 saat öncesinden itibaren aşırı yemek, egzersiz ve alkol alımından kaçınılmalıdır. Cinsel ilişkiden 1 saat önce ek doz beta – bloker veya ilişkiden 15 dakika önce sublingual nitrat alımının önerilmesi (ancak sildenafil kullanan hastalarda bu ilaçların cinsel ilişkiden önce kullanılması kesinlikle kullanılmamalıdır), göğüs ağrısı olan hastaların büyük bir çoğunluğunun rahat bir cinsel aktivite yaşamasını sağlayacaktır.
4) Çiftler arasındaki iletişimin ve duygusallığın devam ettirilmesi, endişelerinin giderilmesi:
Kalp hastalarında, cinsel aktivitenin ölüme yol açabileceği korkusu yanında, eşi ile arasında soğukluğun ve uzaklaşmanın yaşanabileceği endişesi gelişmektedir. Bunun dışında hastanın kendisinin istekli olmasına rağmen, eşinin cinsel eylemin kalbe bağlı bir olayı tetikleyebileceği endişesi olabilir. Bu durumlarda, çiftlere psikolojik danışmanlık hizmeti verilmesi yararlı olabilir. Hastaya cinsel yaşamının eski düzeyine döndürülmesi konusunda aceleci davranmaması ve kendini rahat hissetmesi önerilmelidir. Eşi ile arasındaki fiziksel yakınlığın yanı sıra duygusal ilişkiyi de tekrar yerine oturtması gerektiği hatırlatılmalıdır.
5) Hastaların yakınmalarının izlemi:
Hastalar, ilişki sırasında gelişen göğüs ağrısı, aşırı yorgunluk, uzamış nefes darlığı, ilişki sonrası 10 dakikadan daha fazla süren çarpıntı hissettikleri takdirde tekrar hekime başvurmaları yönünde uyarılmalıdırlar. Böyle bir durumda, cinsel aktivitenin hasta açısından güvenli olup olmadığının tekrar değerlendirilmesi gerekir. Ayrıca ilaç tedavisini oluşturan ilaçların dozları yeniden gözden geçirilmelidir.
Normal bireyler için cinsel aktivite yaşamdaki en keyifli, tatmin edici ve gerginliği giderici etkinliklerden biridir. Kalp damar olayların yarattığı endişe ve tedirginlikler hastanın bu etkinlikten yoksun kalmasına yol açabilmektedir. Bu durum hastanın tüm psikososyal yaşamı üzerinde olumsuz etkiler yaratacaktır. Hekimin, hastayı cinsel yaşamına devam etmesi yönünde yapacağı teşvik ve öneriler hem hastanın kendini daha iyi hissetmesini sağlayacak, hem de kendine olan güvenini artırarak eski yaşamına dönmesini kolaylaştıracaktır.
Sonuç Olarak:
Ağır kalp hastalarında veya yüksek kalp damar hastalığı riski olan hastalarda cinsel etkinliğe bağlı olabilecek kalp olayların görülme olasılığının artabileceği beklenebilir. Bunun yanında başta kalp krizi sonrası dönem olmak üzere birçok durumda hastaların veya eşlerinin cinsel etkinliğe dönüşle ilgili korkularının yaşam kalitesini önemli ölçüde etkileyebileceği de unutulmamalıdır.
Bu nedenle kalp hastalarında cinsel etkinliğe dönüşü değerlendirmede veya cinsel fonksiyon bozukluğunun tedavisine karar vermede hastanın koşullarının oluşturacağı riski belirlemenin ve hastayı buna göre yönlendirmenin önemi açıktır.
Genellikle hastaların cinsel etkinlikle ilgili kalp damar hastalığı risk açısından üç temel gruba ayrılabileceği düşünülmektedir:
1) Düşük riskli hastalar: Bu hastaların cinsel etkinliğe dönmesi ya da cinsel fonksiyon bozukluğu için tedavi yapılması için ileri bir inceleme gereği yoktur ve cinsel etkinliğin ek bir risk oluşturmayacağı düşünülür.
Şikâyeti olmayan,
- Kan basıncı kontrol altında olan hipertansiyon tanısı olan hastalar;
- Hafif kararlı göğüs ağrısı (değerlendirilmiş ve tedavi altında) tanısı olan hastalar;
- Başarılı kalbi besleyen atardamarlar müdahele yapılmış hastalar;
- Geçmişte sorunsuz kalp krizi öyküsü olan hastalar;
- Hafif kapak sorunu olan hastalar ve hafif kalp yetersizliği bulguları olan hastalar bu grupta değerlendirilmelidir.
2) Orta derecede risk taşıyan hastalar: Bu grup hastaların cinsel etkinliğe dönmeden ya da cinsel fonksiyon bozukluğu için tedavi planlanmadan önce kalple ilgili ileri incelemeleri yapılarak düşük ya da yüksek risk grubuna girip girmedikleri anlaşılmalı ve buna göre karar verilmelidir.
- Orta derecede şiddetli kararlı göğüs ağrısı olan hasta grupları
- 2 – 6 hafta arasında geçirilmiş kalp krizi öyküsü
- Hafif-Orta kalp yetmezliği bulguları olan hastalar
- Damar sertliğine bağlı kalp dışı sorun olan hastalar (inme, bacak damar hastalığı gibi) bu grupta değerlendirilmelidir.
3) Yüksek risk taşıyan hastalar: Bu hastalarda cinsel etkinlik önemli risk oluşturabileceğinden kalple ilgili sorun çözülünceye kadar cinsel etkinliğe dönüş ertelenmelidir.
- Kararsız veya ilaç tedavisine dirençli göğüs ağrısına bağlı durumlar
- Kontrol edilemeyen hipertansiyon,
- Orta-Ciddi kalp yetersizliği,
- Yakında geçirilmiş kalp krizi (2 haftadan önce),
- Yüksek riskli ventriküler (karıncık kaynaklı) aritmiler,
- Hipertrofik obstrüktif kardiyomiyopati,
- Ağır kapak hastalıkları (özellikle aort darlığı) bu grupta değerlendirilmelidir.